Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Bilgin, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen “Uzaktan Çalışmada İş Sağlığı ve Güvenliği Çerçevesi: Sağlıklı ve Üretken Uzaktan Çalışma” konulu panele katıldı.
Bilgin'den mesai saatleriyle ilgili önemli açıklama yaptı. Bilgin, “İnsanların 12 saat, 14 saat zorla çalıştırıldığı günler geride kalmıştır. Bugün 8-5 mesaisinin geride kaldığı bir dönemden geçiyoruz" dedi.
Çalışma hayatı mevzuatının, toplumun değişim hızına bağlı olarak değiştirilmesi, bu konularda yenilik yapılması gerektiğini belirten Bilgin, “Saatler kolumuza 8-5 mesaisi düzenlemek için gelmiştir. Daha önceleri daha da kötüydü. 10 saat" diye konuştu ve 1 Mayıs'ın ortaya çıkışının altında da uzun mesai saatlerinin bulunduğunu söyledi.
İNGİLTERE’Yİ ÖRNEK VERDİ
Bakan Vedat Bilgin, sözlerini şöyle sürdürdü:
"8 saati biz normal olarak algılamaya başladık. Oysa yeni teknolojiler, insanın emeğini ikame eden yeni bilgiler üretim sürecine girdikten sonra 8 saat mesai artık eski alışkanlığımızın bir parçası olarak duruyor diye düşünmemiz, eleştirmemiz lazım. Bugün birçok ülkede 8 saatin aşağıya çekilmesine dönük çalışmalar var. Geçtiğimiz günlerde İngiltere'de bu konuda pilot bir uygulama başlatıldı. Bunlar yaygınlaşacak.
Muhtemelen 25 yıl sonra 6 veya daha az saat fiziki çalışma, onun dışında uzaktan çalışmanın da olduğu çalışma biçimleri devreye girecek. Bu kaçınılmaz. Teknoloji emeği ikame ettikçe, teknoloji üretim sürecinin mekanla bağını kopardıkça bu değişmeler kaçınılmaz olarak ortaya çıkacaktır."
Bilgin, “İnsan canından yaşama hakkından daha önemli hiçbir değer olamaz. Dolayısıyla çalışma hayatının en önemli varlığı olan insanın korunması herhangi bir şekilde değer biçilmeyecek bir özelliğe sahiptir. Bunun için yeni çalışma ilişkileri içerisinde çalışanların emekçilerin sağlığının korunması bizim görevimizdir. İnsan varsa diğer şeyler var, insan yoksa diğer şeylerin önemi yok” açıklamasında bulundu.
Uzaktan çalışmaya geçilebilmesi için 25 yıl sonrasının ön görüldüğünü hatırlatan Bilgin, “2018’den sonra zorunlu olarak pandemiyle birlikte bunların birçoğunu denemek durumunda kaldık. Dolayısıyla deneyince gördük ki aslında hem kamuda hem özel sektörde bu yeni çalışma ilişkilerinin devreye girmesi mümkünmüş ve gerekliymiş. Buraya nasıl geldiğimize bakmamız lazım” ifadelerini kullandı.
‘ÖRGÜTLENME DÜZEYİ HALA ÇOK DÜŞÜK VE BU CİDDİ BİR SORUN’
Demokrasinin ‘d’ harfini seçimler olarak tanımladığının altını çizen Bilgin, “Sandığın siyasal süreci belirlemesidir ama bu sadece demokrasinin ‘d’sidir gerisi de örgütlenmedir. Sosyal örgütlenme, sendikalaşma düzeyidir. İşçi sendikalarının örgütlenme düzeyi hala çok düşük ve bu ciddi bir sorun. Batı’daki demokratikleşme sürecinin arkasındaki temel dinamizm budur. Bu dinamikten mahrum olduğu zaman batı demokrasilerinin nasıl çöktüğünü nasıl bozulmaya başladığını, etkisini kaybettiğinin birçok örneğini bugün de yaşıyoruz. Özellikle Batı Avrupa ülkelerinin yaşadığı krizin temelinde bunlar var” şeklinde konuştu.
YORUMLAR