İzmir Valiliği(BHİ) Birleşik Krallık Kraliyet Savunma Etütleri Koleji’nden gelen 24 kişilik heyet, İzmir İngiltere Konsolos Vekili Güliz Kıymaz eşliğinde Vali Mustafa Toprak adına Vali Yardımcısı Uğur Kolsuz’u ziyaret ettiler.
Valilik Makamında gerçekleşen ziyarette grup adına konuşan Kraliyet Deniz Kuvvetlerinde Albay olan Haydn John White heyetin sorularını iletti.
Albay White; “Bizi bugün burada ağırladığınız için çok teşekkür ederiz. Burada olmaktan çok mutluyuz. Türkiye’de bulunduğumuz süre içerisinde 3 günümüzü Ankara’da geçirdik. Bu ziyaretler hiçbir şey öğretmediyse bile bize çok fazla şey öğrenmemiz gerektiğini öğretmiştir. En azından heyetimiz buraya gelmeden önce de zaten çalışmalar yaptı ülkenizi anlamak için. Tabii kitaplar yeterli değil, kişilerle tanışmak lazım. Bu ülkeyi idare eden kişileri görmek ayrı bir konu. Bize söyleyeceklerinizi hevesle bekliyoruz. Bir iki soru da alırısınız umarız.
Öncelikle bize verecek olduğunuz bilgiler için şimdiden çok teşekkür ederiz. İzmir, Türkiye’nin çok önemli şehirlerinden birisi. Kursumuzda aynı zamanda liderlik değerleri ile ilgili bir eğitim de alıyoruz. Strateji ve karar verme konuları açısından sorum şu şekilde olacak; Liderlikle ilgili bir soru sormak istiyorum. Sizin Vali Yardımcısı olarak karşılaştığınız ana sorunlar nelerdir? Bu zorlukları nasıl aşıyorsunuz? Vizyonunuz açısından ve İzmir’in her zaman canlı kalması ve gelişmesi açısından bunları nasıl aşıyorsunuz? Türk Hükümetinin yüksek stratejik değerlerini de göz önüne alarak bu zorlukları nasıl yenebiliyorsunuz?
İkincisi mülteci konusunda soracaklarımız var. Ülkenizde 3 milyon mülteci var ve bu çok inanılmaz bir şey. Türkiye’de 3 milyon kişinin olması konusunda öğrenmek istediğimiz ise onların bu ülkeye dahil edilmesi, bir parçası olması zorluklarını nasıl aştınız ve özellikle yerel nüfusun beklentileri, duyguları, hassasiyetleri konusundaki harcamalar konusunda bilgi edinmek isteriz.
Yabancı olarak Türk halkını tanımlarsak; çok misafirperver olduklarını söyleyebiliriz yabancılara karşı. Ama aynı zamanda birlikteliğinizi ve Milliyetçiliğinizi de koruyorsunuz. BBC’de şöyle bir şey gördüm; Suriye’den Türkiye’ye gelen çocuklar burada eğitim görüyorlar ve neredeyse dillerini unutuyorlar, Türkçe öğreniyorlar tamamen. Sanki sizin çocuklarınız gibi birlikte yaşıyorlar. Bu sizin aşırı misafirperverliğiniz sonucu tabii ki ama diğer taraftan 3 milyon kişi var Türkiye’de ve bunlar Türkiye’ye iltica da etmek istiyorlar. Buradan diğer ülkelere gitmeyi düşünmüyorlar. Sanki son noktaları Türkiye ve biz burada kalırız düşüncesini de taşıyorlar diye düşünüyorum. Sanki şu ana kadar geçici bir yer gibiydi Türkiye ama kalmaya karar verirlerse burada onları kabul edebilecek misiniz?
Son olarak; İzmir, refah içinde bir bölge diye biliyorum. Finansmanın ne kadarı Merkezi Hükümetten geliyor? Ne kadarı sizin vergilerinizden? Ticari alanda aldığınızın ne kadarını içerde tutuyorsunuz, ne kadarını merkezi hükümete gönderiyorsunuz?
Bu sorduklarımızı cevaplarsanız inanın çok memnun olacağız. Tekrar bize zaman ayırdığınız ve çabalarınız için çok teşekkür ederiz. Üyelerimiz adına size çok teşekkür ederiz.” dedi.
İzmir, Türkiye’nin Gelişen Yüzü
Ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getiren Vali Yardımcısı Uğur Kolsuz; “Öncelikle Sayın Valimiz Mustafa Toprak adına sizlere hoş geldiniz demek istiyorum. Beklenmeyen bir durumdan dolayı Protokolden sorumlu Vali Yardımcısı olarak sizleri ben karşıladım. Sizleri ve heyetinizi İzmir’de görmekten son derece memnun ve mutluyuz. İzmir, 7000 yıllık bir geçmişi olan, çok eski, tarihi bir şehir. Şu anda İzmir’in kalbi olan Konak’ta bulunmaktasınız. Hepinizi burada görmekten çok mutluyuz. Tekrar hoş geldiniz demek istiyorum.
Öncelikle İzmir hakkında kısaca bilgi vermem gerekirse, bildiğiniz gibi İzmir, Türkiye’nin 3. en büyük şehri. Hem nüfus olarak, hem de çok eski bir ticari, tarım kenti. Aynı zamanda da önemli bir liman şehri ve Türkiye’nin gelişen yüzü. İzmir aynı zamanda bir eğitim merkezi. 9 tane üniversiteye sahip. Ayrıca Unesco Dünya Kültür Miras Listesinde hem Bergama, hem Efes ve Selçuk olmak üzere iki eserimiz bulunmakta.
İzmir, Türkiye ekonomisinde de önemli bir yer tutmakta. Öncelikle yaratan bir şehir hem tarım, hem de sanayi sektörü anlamında. Bunun yanında turizm de önemli bir yer tutmakta. Dünyanın birçok ülkesinden ziyaretçiler ağırlamakta. Bu gelenler hem yatırım amacıyla gelmekteler, hem turizm amacıyla gelmekteler, hem de eğitim amacıyla gelmekteler. Tabii biz bunları İzmir’de görmekten son derece memnunuz. Örneğin ülkemizde 3000’e yakın İngiliz firması faaliyet göstermekte. Bunların 18’i İzmir’de faaliyet gösteriyorlar.
İzmir’de 94 Bin Göçmen Bulunuyor
İzmir’in sanayisi ağırlıklı olarak Petrokimya, Demir-Çelik’e dayanıyor. Yenilenebilir enerjide de büyük bir gelişme söz konusu ve dış yatırımcılara açık bir şehir İzmir. İngiltere ile olan ticaretimiz de iyi noktalarda. Hem ekonomik, hem de kültürel ve ticari manada. Bu arada tabii İzmir, Suriye’deki iç savaştan da göç almakta. Ülkemizde şu anda yaklaşık 3 milyona yakın Suriyeli göçmen bulunmakta. Bunların 94 bin civarında olan kısmı İzmir’de bulunmakta. 2015 yılı sonu itibariyle 82 binlerde kapatmıştık sayıyı fakat İzmir birçok açıdan cazibe merkezi olduğu için Suriyeli göçmenler burayı daha çok tercih ettiler. Yaklaşık 6 bin tane Suriye’den öğrenci eğitim sistemimizde.
Tüm şehirlerin tüm dünyada karşılaştıkları sorunlar aşağı yukarı aynı. Yani şehirlerin giderek büyümesi, büyürken kontrolsüz büyümesi, iç göç, dış göç, işsizlik, eğitim, kamu güvenliği vesaire, bunlar tabii ki karşılaşılan genel sorunlar. Şehrin yönetiminde de ülkemiz İngiltere’den farklı olarak bizim idari sistemimiz Fransa örnek alınarak kurulmuştur. Hem Valiler, hem de yerel yönetimler mevcuttur. Valiler Hükümetin temsilcisidir, devletin temsilcisidir.
Merkezi Hükümetin görevlerini taşrada ifa eder, Hükümetin politikalarını uygularlar. Güvenlik başta olmak üzere eğitim, sağlık, turizm, hepsinden sorumludurlar. Belediyeler ise altyapıdan sorumludurlar. Dolayısıyla Valilerin üzerinde önemli bir görev ve yük söz konusudur. Şehrin güvenliğinden tutun da, şehrin eğitim ve sağlık politikasına kadar, turizmin geliştirilmesine kadar, merkezi hükümetle iş birliği yapar. Hem yatırımların getirilmesi, hem de bunların düzgün işletilmesinden sorumludurlar.
Şu anda İzmir’in nüfusu yaklaşık 4 milyon 200 bin civarında. 30 ilçemiz var fakat asayiş yönünden huzurlu bir şehir diyebiliriz. Dolayısıyla Valilerimizin eğitimleri, görevlerindeki tecrübeleri, kıdemleri kademe kademe ilerler idarecilikte. Hiyerarşiyi tamamladıktan sonra bu aşamalarda yükselmektesiniz. Üniversitede Siyasal Bilgiler, Hukuk eğitimi aldıktan sonra bir sınavdan geçerek atanmaktalar. Fakat önce Kaymakam olarak ve yükselerek, terfi ederek ilerlemekteler. O arada yurt içi ve yurt dışı birçok hizmet içi eğitime katılmaktalar.
Örneğin ben Exeter Üniversitesinde Kamu Yönetimi alanında Yüksek Lisansa sahibim. Birçok Vali Yardımcısı, Kaymakam ve Valilerimiz bu tarz eğitimlere sahipler ve bazı özel konularda da uzmanlaşmaktalar. Bu da sorunların çözülmesinde yardımcı olmakta. Tepeden bütün kurumlara ve konumlara hakim olmaktasınız ve buradaki ilgili Bakanlıkların işlerinin koordine bir şekilde yürütülmesinden sorumlusunuz. Bizim idari sistemlerimiz, sorunlara bakışımız ve çözümleme yöntemlerimiz bu şekilde.
Ben aynı zamanda Göç İdaresinden Sorumlu Vali Yardımcısıyım. Türkiye tabii bulunduğu coğrafya itibariyle tarihte hep göçlere ev sahipliği yapmış bir ülke. Örneğin Osmanlı döneminde Kafkaslardan büyük göçler var. Yine Osmanlının son dönemlerinde Balkanlar’dan mübadele sonucu büyük göçler var. Yine şu anda bulunduğumuz Küçük Asya denilen coğrafya tarihte göç yolu olarak bilinmekte. Tarihte bütün Avrupa’ya olan göçler bu coğrafya üzerinden olmuştur. Irak savaşı sırasında Türkiye, sınırlarını açmıştır savaş mağdurlarına. Ne yazık ki 2011’de Suriye’de iç savaşın başlamasıyla da büyük bir göç dalgasıyla karşılaştık.
İzmir’de 80 Binin Üstünde Sağlık Hizmeti Verilmiş, 3600 Ameliyat Yapılmıştır
Bizim Suriye ile çok büyük kara sınırlarımız var. Bu savaşın şiddetlenmesi, artması sonucu insanlar sınırlarımıza yağdılar ve Türkiye kapılarını açtı. Bazı istatistikler vermek istiyorum size; şu anda 3 milyona yakın Suriyeli göçmen var ülkemizde. Bunların 270 bini kamplarda kalmakta ve bu kamplarda kalanların tüm ihtiyaçları da devlet tarafından karşılanmakta.
Bazı illerimizden örnek vermek istiyorum; Suriye sınırımızdaki Hatay şehrinde 400 bine yakın Suriyeli bulunmakta şu an. Bu şehrimizde 51 bin Suriyeli öğrenci bulunmakta. Düşündüğünüz zaman rakamların yüksekliğini görüyoruz. Bu 51 bin öğrencinin 1000’i okullarımızda 50 bini kendi müfredatlarına göre eğitim almakta. 2011’den 2015’e kadar Hatay’da Eylül 2015’e kadar 2 milyona yakın Suriyeliye Poliklinik hizmet verilmiştir. Düşünün ki bu rakam sadece Hatay’da. 80 bin civarında da ameliyat yapılmıştır.
İzmir’den bazı istatistikler vermek istiyorum; Örneğin 2015 yılında İzmir’de 80 binin üstünde sağlık hizmeti verilmiş, 3600 ameliyat yapılmıştır ve şu ana kadar da devletimizin kamu bütçesinden olan harcamalar 3 milyar doları aşmıştır. Bu sadece devlet bütçesinden yapılan harcamalar. Diğer STK’lar, yerel yönetimler buna dahil değildirler. Tarihten gelen bu göçlerden dolayı hem devletimiz, hem de halkımız bunlara tepki vermiyorlar. Çünkü bunlar bizim komşularımız ve tarihsel, kültürel bağlarımız olan bir ülke Suriye.
Dolayısıyla ülkemizde de şu anda çok büyük bir sorun gözükmemekte. Yani İzmir’de gezerseniz birçok Suriyeli göçmenle karşılaşabilirsiniz. Bu göçmenler herhangi bir tepki ile karşılaşmamaktalar. Türkiye, geçmişten gelen büyük bir imparatorluğun mirasını taşımakta. Geçmişte bu ülkede birçok ülkeden, milletten insanlar yaşamaktaydı. İzmir de bu şehirlerden birisiydi. Geçmişte burada da yabancılar ticaret yapmak için yerleşmişlerdi ve ticarette çok önemli bir yer tutmaktalardı. Dolayısıyla ülkemizde yabancılara karşı herhangi bir olumsuzluk bulunmamakta.
Bizim Endişemiz Bu Savaş Daha da Tırmanırsa Daha Fazla Göçün Olacağı ve Trajedilerin Yaşanacağıdır
Tabii bizler de Türkiye’de şu anda misafir olan Suriyeli göçmenlerin bir başka ülkeye hayatlarını tehlikeye atarak geçmelerine sıcak bakmamaktayız. Çünkü çok büyük trajediler yaşanmakta. Ölümlerle sonuçlanan insan kaçakçılığı da maalesef devam etmekte. Tabii burada ülkemiz büyük bir mücadele vermekte. En son AB ile yapılan geri kabul anlaşması ve yürütülen ortak çalışmalar da olumlu sonuçlar yansıtmakta.
Sizin söylediğiniz çocukların kısa sürede Türkçe öğrendiğine bizler de şahit olmaktayız. Büyüklere nazaran daha kısa sürede Türkçeyi öğrenmekteler çünkü birçok yerde kendi eğitim sistemimizin içerisinde bizim çocuklarımızla birlikte eğitim almaktalar. Bazı yerlerde kendi özel talepleri ile kendi müfredatları üzerinden ve kendi dillerinde eğitim almaktalar. Tabii bunların şu anda bir kısmı burada yerleşmeyi düşünebilir. Bir kısmı da bu savaşın bitmesi sonucu kendi ülkelerine dönmeyi düşünebilir. Tabii bizim endişemiz bu savaş daha da tırmanırsa daha fazla göçün olacağı ve trajedilerin yaşanacağıdır.
Türkiye tüm yabancılara karşı tarih boyunca ev sahipliği yapmış, gelmelerine sıcak bakmıştır. Tarihe giderseniz İspanya’dan Yahudilere kapılarını açmıştır. 16. yy. da yine dediğim gibi Kafkaslardan büyük göçler almış ve Balkan savaşları sırasında da 3 milyon mübadele olmuştur. Yine Irak Savaşı sırasında Saddam’dan kaçan Iraklılara kapımız açılmıştır. Hem devletimizin, hem halkımızın bu konuda yaklaşımı olumludur.
Şu anda Türkiye dışında bu kadar mülteci kabul eden bir başka ülke yok. Türkiye bu kadar kişiye 2011 yılından beri ev sahipliği yapmakta ve dediğim gibi şu anda 270 bin kişi kamplarda kalmakta. Yani düşünecek olursanız 3 milyon Suriyeli birçok Avrupa ülkesinin nüfusundan daha fazla. Yani Türkiye bu kadar insana ev sahipliği yapmakta ve çok da yardım talep etmedi dışarıdan şu ana kadar. Tabii şunu da dile getirmekte fayda var, bu sorun sadece Türkiye’nin sorunu olarak görülmemeli çünkü bu uluslararası bir sorun aynı zamanda.
Yani şu anda Suriye’ye dikkat ederseniz uluslararası bir güç çekişmesinin merkezi konumunda. Dolayısıyla oraya barış ve huzur gelmezse dünyaya da barış ve huzurun gelmesi sıkıntı gibi gözükmekte. Dolayısıyla bu çatışmayı biz orada sonlandırmadıkça bu uluslararası sorunun artarak devam edeceğini düşünmekteyiz. Yani burada işin en büyük mağdurları da birinci derecede Suriyeliler. Yani evlerini kaybettiler, yakınlarını kaybettiler, bazen sağlıklı düşünme kapasitelerini bile kaybettiklerini düşünmekteyiz.
Ülke ve ilin finansmanı konusunda da biliyorsunuz ki devlet yapımız üniter devlet. Federal devlet yapısına sahip değiliz dolayısıyla bizde vergi Maliye Bakanlığı tarafından toplanır. Maliye bakanlığı bu vergileri merkezi hükümet ve yerel yönetime dağıtır. Yerel yönetimlerin vergi toplama, vergi koyma yetkisi yoktur. Sadece emlak ve çevre temizlik vergisini toplayabilirler. Dolayısıyla bu vergi de bizim merkezi hükümetimiz tarafından merkezi ve yerel yönetimlere dağılır.
Özellikle yerel yönetimlerde nüfusa göre dağıtım yapılır. Dolayısıyla merkezi bütçeden alacağınız pay sizin nüfusunuza göre belirlenir. Şunu söyleyebiliriz genel bir bilgi vermek için toplanan vergilerin % 94’ü Merkezi Hükümet kurumlarının bütçesine, %6’sı da yerel yönetimlere dağıtılır. Ben şunu örnek vermek istiyorum; Ben İngiltere ve Türkiye ile Karşılaştırmalı Yerel Yönetimler çalıştığım için biliyorum, İngiltere’de en büyük işverenler Belediyelerdir. Çünkü Öğretmen ve Polisler maaşlarını Belediyeden almaktadır fakat bizim ülkemizde Polis, İçişleri Bakanlığından, Öğretmenler ise Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden almaktadırlar. Dolayısıyla burada idare sistemde ve bütçelemede farklılık söz konusudur ve Öğretmenler ile Polisin istihdamı da Merkezi Hükümet tarafından yapılmaktadır.
Kemeraltı’nı Gezmenizi Tavsiye Ederim
Ben başta Sayın Valimiz adına olmak üzere size çok teşekkür etmek istiyorum. Tekrar hoş geldiniz ve İzmir’de güzel ve hoş bir zaman geçirmenizi temenni ediyorum. Şu anda bulunduğunuz yer çok tarihi bir mekân ve dünyanın en büyük açık pazarı olan Kemeraltı. 3 bin civarında dükkân ve yiyecekten kıyafete ve yerel ürünlere kadar her şeyi bulabilirsiniz. Zamanınız olursa Kemeraltı’nı gezmenizi de tavsiye ediyoruz. Tekrar hoş geldiniz İzmir’e.” dedi.
YORUMLAR