Özel'den kadınlara çağrı: İstanbul Sözleşmesi için gelin, seçin, tarihe geçin

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, 8 Mart Dünya Dünya Emekçi Kadınlar Gününde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezindeki “Kadın Varsa Yaşam Var” etkinliğinde “8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde 23 Mart’taki Türkiye’nin baharına, demokrasi baharına, demokrasi devrimine Türkiye’nin bütün kadınlarını davet ediyorum. Gelin, seçin, tarihe geçin. Geleceksiniz, bir Cumhurbaşkanı seçeceksiniz, tüm eşitsizlikleri tarihe gömeceksiniz. İstanbul Sözleşmesi’ni yeniden imzalayacak, Meclis’e yollaya

Özel'den kadınlara çağrı: İstanbul Sözleşmesi için gelin, seçin, tarihe geçin

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, 8 Mart Dünya Dünya Emekçi Kadınlar Gününde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezindeki “Kadın Varsa Yaşam Var” etkinliğinde “8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde 23 Mart’taki Türkiye’nin baharına, demokrasi baharına, demokrasi devrimine Türkiye’nin bütün kadınlarını davet ediyorum. Gelin, seçin, tarihe geçin. Geleceksiniz, bir Cumhurbaşkanı seçeceksiniz, tüm eşitsizlikleri tarihe gömeceksiniz. İstanbul Sözleşmesi’ni yeniden imzalayacak, Meclis’e yollaya

Özel'den kadınlara çağrı: İstanbul Sözleşmesi için gelin, seçin, tarihe geçin
08 Mart 2025 - 17:49

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, 8 Mart Dünya Dünya Emekçi Kadınlar Gününde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezinde gerçekleştirilen “Kadın Varsa Yaşam Var” etkinliğine katıldı. Burada konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, “Hoş geldiniz. Hep söylenir ‘Buradan çok güzel görünüyorsunuz’ diye. Ama İstiklal Marşı da bu salonda sizin okuduğunuz kadar güzel okunmuyor hiç ve bu salon hiç bu kadar güzel olmuyor. Hepiniz hoş geldiniz. Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Genel Merkezimizde Kadın Kollarımızın, Kadın Kolları Genel Başkanımızın liderliğinde, Merkez Yönetim Kurulu’nun emekleriyle, Ankara Kadın Kolları İl Başkanlığımızın, ilçe başkanlıklarımızın yoğun gayretleriyle böyle coşkulu bir salonda hep birlikteyiz. Başta Cumhuriyet Halk Partisi Kadın Kollarını, Türkiye’deki kadın mücadelesine katkı koyan herkesi Türkiye kadın hareketini saygı ile selamlıyorum. Gününüz kutlu olsun” dedi. Özel şöyle devam etti:

“ATATÜRK VE SİLAH ARKADAŞLARI KADINLAR İÇİN BÜYÜK MÜCADELE VERDİLER”

“Dünyada kadın hakları mücadelesinin nerelerden geldiği, nerelere gittiğini, Türkiye’de bu mücadelenin nasıl başladığını, nasıl yükseldiğini, son dönemlerde nasıl sorunları olduğunu hem Asu Başkan anlattı hem de izlediğimiz videolardan takip ettik. Bizzat da hepimiz içinde yaşıyoruz. Ancak ülkedeki tüm sorunların sebebinin bir otoriterleşme, bir hukuk yoksunluğu, bir ideolojik bakış açısının, demokratik yönetim anlayışının yerine geçtiği tespitini yapmak gerekiyor. Biz hukuka, kuvvetler ayrılığına, güçlü bir parlamentoya, halkın seçtiklerinin yönetmesine, ‘Halk’ dediğin seçenlerin yarısı kadın yarısı erkek olduğuna göre yönetenlerin de yarısının kadın, yarısının erkek olmasına inanıyoruz. Bu yolda ilk adım, 1930 yılında, kadınlara yerel seçimlerde bu hakkın verilmesiyle başladı. 1935’te bu sefer genel seçimlerde pek çok Avrupa ülkesi daha bu konuyu konuşamazken, tartışmazken, oralarda faşizm rüzgârları eserken, soykırımlar olurken, kadınlar katliamlara, tecavüzlere muhatapken, kadın haklarını konuşacak kimse yokken, bu topraklarda büyük kurtuluş mücadelesini verenler, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları, biraz önce kızının ağzından dinlediğimiz İsmet İnönü, bu ülkede kadın-erkek eşitliği için, kadının sosyal yaşama katılabilmesi için, evlerde kilitli kapıların arkasında, perdelerin arkasında, yüzünün görülmesinin yasak olduğu şekilde değil de sosyal hayatın içinde nasıl istiyorsa, hangi kıyafetle istiyorsa, ne şekilde giyinmek istiyorsa toplumun içinde o şekilde olmasını, sosyal hayatın içinde yer almasını, çalışma hayatının içinde yer almasını hep savundular ve büyük bir mücadele verdiler. Biraz önce Özden Hanım kendi cümleleri ile ifade etti. Ben de buraya alıntılamıştım. Gazi Mustafa Kemal Atatürk aynen şöyle diyor: ‘Mümkün müdür ki bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça diğer kısmı göklere yükselebilsin.’ Bu sözden hareketle toplumun yarısı olan kadını zincirlerinden kurtarıp, yaşamın içine katmayı, siyasetin içine katmayı ilke edinmişlerdi. Onların 100 yıl önce, bundan 90 yıl önce attıkları adımı daha yeni yakalayabiliyoruz. 1935 parlamentosu, parlamentoya 18 kadın milletvekilinin girdiği seçimdi, ilk seçimdi. Çok yakın tarihe kadar bu rakamı geçememiştik. Partimizi gençlerin ve kadınların partisi yapacağımıza olan taahhüdümüzü sizin, her birinizin gözlerinin içine bakarak, hem Değişim Kurultayında hem ardından yaptığımız Kadın Kolları Kurultayında ifade etmiştim.”

“ÜÇ KURULTAY SONRA TAM EŞİT TEMSİL SAĞLANMIŞ OLACAK”

“Bugün salonda son Kadın Kolları Kurultayında yarışan, kıyasıya yarışan iki adayın ikisi de var. Asu Başkan da burada Aylin Başkan da burada. Asu Başkan, Kadın Kolları Genel Başkanı olarak, Aylin Başkan da gölge kabinede bugünkü adıyla Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının gölge bakanı olarak ama yarına olan niyetimizle de Kadın ve Eşitlik Bakanlığının gölge kabinedeki temsilcisi olarak bulunuyor. Bir kongre yapıp da rekabetli bir kongre, sonra buraya çıkıp da birbirlerini sahneye çağırabilmek, birbirlerinin elini kaldırmak, ‘Bundan sonra dayanışma içinde olacağız’ demek, böyle organizasyonların her birinde birlikte olmak, Merkez Yönetim Kurulu’nda aynı masanın etrafında oturup, aynı ortak ideal için, çağdaş, güçlü Türkiye ve onun güçlü kadınları için mücadele etmek son derece önemli. Partimize emek veren, bu iki güçlü kadının hepimize, bütün erkeklere örnek olmasını temenni ediyorum. İkisini de alkışlıyorum bugün. Tabii biraz önce ifade edildi, biz dedik ki, ‘Gençlerin ve kadınların siyasette temsilini artıracağız.’ Bununla ilgili parti kendi içindeki süreçlerini zorlu ama çok sağlıklı biçimde işletiyor. Cumhuriyet Halk Partisi biraz önce söylendi, sevgili Erdal İnönü’nün ve onun kabinesindeki kadınların vizyonu ile kadın kotasını Türkiye’de ilk telaffuz eden parti olmuştu. O gün yüzde 25 ile yola çıktılar. Cumhuriyet Halk Partisi bunu 10 yıl önce, 12 yıl önce, önce yüzde 20 diye konuşulup, yüzde 33’lük kadın kotasına bir kurultay sonra çıktı. Biz tüzüğümüze eşit temsili koymaya kararlıydık. Bu kurultayda itirazlar, tartışmalar vardı ama geri adım atmak, geleceğe bırakmak yerine ileriye doğru stratejik bir adım attık. Dedik ki, ‘Yahu bu 33 kademeli olsun, önce 40 olsun, bir sonraki kurultay 45 olsun, bundan üç sonraki kurultayda da eşit temsil olsun’ dedik ve tüzümüğüze bunu yazdık. Bu artık bir temenni değil. Bu bir hukuki gerçeklik. Yapılan her kurultayda geçici maddede yazan kademelerle birlikte üç kurultay sonra, altı yıl sonra sekiz yıl sonra tam eşit temsil sağlanmış olacak.”

“2019’A GÖRE YÜZDE 450 ARTIŞLA 30 KADIN BELEDİYE BAŞKANINI SEÇTİK”

“Yerel seçimlerde buna yönelik bir düzenlememiz yoktu. Ama çok net bir kararlılığımız vardı. Dedik ki, ‘Belediye meclislerinde madem ki şu anda yüzde 33’lük bir kotamız vardır. Bu yüzde 33’lük kotayı öyle listenin sonuna doğru doldurmakla, seçilmeyecek yerlere kadınları yazıp da kota tutturmakla olmaz. Pencere usulü olacak. Bir, iki, üçse, ilk üçte kadın olacak. İkinci üçte bir daha olacak. Üçüncü üçte bir daha olacak.’ Ve bu şekilde Türkiye’deki belediye meclisleri sıralarına giren kadınlarda 6 bin 500 gibi bir rakama sıçradık. 2019’a göre yüzde 450 artışla toplam, tam 35 kadın belediye başkanını seçtik. Eğer anket yaptıysak, ankette birden çok kazanan varsa, içlerinde bir tane kadın varsa, beş kişi de kazanıyor ama bir tane kadın var. O kadını direkt atadık. Ve bundan sonraki sürece dair de örneğin şunu söyleyeyim: Bir tek kadın belediye başkanı büyükşehirde Aydın varken, Eskişehir ve Tekirdağ eklendi. Nüfusu 300 binin üzerinde olan örneğin Adana’nın Seyhan’ını, Denizli’nin Merkezefendi’sini, İzmir’in Karşıyakası’nı, Konak’ını, Karabağlar’ını, Kocaeli’nin İzmit’ini, İstanbul’un Maltepe ve Üsküdar’ını şimdi güçlü kadınlar yönetiyor. Sizin yol arkadaşlarınız yönetiyor.”

“EVLİ OLMAYAN KADINI GÖRMEYEN BİR ANLAYIŞLA KARŞI KARŞIYAYIZ”

“Tayyip Bey’in bir kabinesi var. Kabinede 18 tane bakanı var. Biz Tayyip Bey’i de onun siyasetini de şiddetle ya da protestonun yuhlama ile muhlama ile değil güçlü sözümüzle, güçlü kadın örgütümüzle yeneceğiz. Buna emin olun. Kabinesinde 18 bakan var. 17 bakan ve bir Cumhurbaşkanı Yardımcısı. Bunların içinde hiç şüphesiz en önemli bakanlık adını değiştirmiş de olsalar da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı. Bunda bir kadının olması önemlidir. Ama o kabinede tek kadının olması, onun da aileden sorumlu bakan olarak görev yapması zihniyeti aynen göstermektedir. Biraz önce Asu Hanım çok güzel altını çizdi. Kadını evliyse, birey. Evliyse ailenin parçası. Evliyse desteklenmesi gereken, sahip çıkılması gereken bir birey olarak görüp evli olmayan kadını görmeyen, hatta ittifak ortakları gibi ‘Bekar kadınlar derhal sahiplendirilmelidir’ gibi çağ dışı, birkaç yüzyıl değil tarih öncesinde bile olmayan, mağara duvarlarında bile olmayan, mağara duvarlarında kadın resmi ve erkek resmi var yan yana. Böyle bir anlayıştan medet uman, onlarla ittifak yapan bir anlayış ile karşı karşıyayız. Söylendi ama gururla söylemeye devam edeceğiz. Tekrarın gücüne inanacağız. Cumhuriyet Halk Partisi’nin gölge kabinesinde, Merkezi Yönetim Kurulu’nda görevli 18 tane gölge bakanı var. 17 bakan ve bir Cumhurbaşkanı Yardımcısı. Görev yapıyorlar. Bunların dokuzu kadın ve dokuzu erkek. Yüzde 50, yüzde 50. Çünkü kadınlar hayatın yarısıysa siyasetin de yarısı olacaklar. Şöyle bakmayacaksınız. ‘Efendim sen kadınsın, sen aileden anlarsın. Çocuktan anlarsın. Bunun tersi dış politikadan anlamazsın, çalışma ve sosyal güvenlikten anlamazsın, içişlerinden anlamazsın, kültür sanattan dahi anlamazsın, hiçbir şeyden anlamazsın. Sadece aileden anlarsın, çocuk bakmalısın, varsa engelin ona bakmalısın, üç beş kuruş bakım parası almalısın, hem üç beş kuruş bakım parası ile yaşlına ve hastana bakmalısın, hem de eşinin, kocanın eline ve avucuna bakmalısın.’ İşte bu anlayış kadını eve hapseden anlayış.”

“DEĞİŞİMİ SORANLARA ‘İZMİR’E BAKIN’ DEMİŞTİM”

“Biz bunun karşısında biraz önce söylediğimiz gibi bana soruyorlardı, ‘değişimi nasıl görebiliriz?’ Biraz önce söylediğim gibi ‘İzmir’e bakın’ demiştim. İzmir Cumhuriyet Halk Partisi’nin işte bir deyişle kalesi, bizim söylememizle sancak gemisi, amiral gemisi, bayrağımızı hiç yere indirmeyen, hep dalgalandıran şehir. İzmir’de Cumhuriyet tarihi boyunca altı tane kadın belediye başkanı olmuştu, bütün siyasi partilerden. Şu anda biz son seçimde sekiz belediye başkanımızı, kadın belediye başkanımızı görevlendirdik. Hepsi Cumhuriyet Halk Partisi’nden. 1935’te Meclis’e giren 18 kadından bahsetmiştim. Bir tanesi Satı Çırpan. Satı Çırpan, beş çocuk annesi olmuş önce. Sonra yerel yönetimlerde görev gelmiş, muhtar olmuş. Sonra ilk seçimlerde, 1930’da yerel yönetimler açılınca muhtar olmuş, ilk seçimlerde de milletvekili olmuş. Satı Çırpan nereden? Kahramankazan’dan, Kahramankazanlı kadınlar alkışlıyor oradan. Bir de ayıptır söylemesi, bir torunu var. Selim Çırpanoğlu. O da son seçimlerde Kahramankazan Belediye Başkanı oldu. Ben, ‘Satı Çırpan’ deyince arkada bir grup havaya fırlayınca anladım Kahramankazanlı olduklarını. Az da bir iş yapmadılar. Kahramankazan gibi bir yeri, ‘AK Parti’nin kalesi, kalbi’ dedikleri yeri, Kahramankazanlı kadınlar kazandılar.”

“BİR DÜZENLEME YAPILDI, KAPKAÇ OLAYLARI BIÇAK GİBİ KESİLDİ”

“Tabii kadın mücadelesi, kadınlar, 31 Mart’ta kazandılar. Kazanmak güzel, seviyoruz ama Türkiye’de maalesef hepimiz çok sayıda kadının kaybıyla da her geçen gün kahroluyoruz, üzülüyoruz. Ben 2011 yılından itibaren, Meclis’te görev yapıyorum. Ve 2011 yılında Meclis’ten bir yasa geçti, daha doğrusu bir uluslararası anlaşma geçti. O uluslararası, daha doğrusu Türkiye 2011 yılında bir uluslararası anlaşmanın hazırlığını yaptı, 2012’de taraf oldu. 2014’te Meclisi’ne getirdi. 2014 yılında Meclis’ten İstanbul Sözleşmesi geçti. O gün Meclis’teki bütün milletvekilleri oy vermişti. Hatırlıyorum, Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri, kadın milletvekillerimizin uyarmasıyla, yönlendirmesiyle iki elimizi birden kaldırarak oy vermiştik. Ve o tarihten sonra kadın cinayetlerindeki ilk düşüş, tek düşüş onaylandığı yıl çok bariz olarak yaşandı. Bu tesadüfi bir şey değil. Bunu hepinizle paylaşmak istiyorum, nasıl bir ilişkisi var diye. Şunu hatırlıyor musunuz? Eskiden bir ara Türkiye’de en önemli suç ve kadınların da en çok muhatap oldukları suç kapkaç olaylarıydı. Motorla gelirler, kadının kolundaki çantasını alırlar, kaçarlar, giderler. Kadın çantasını tutarsa ya da bileğine bağladıysa, sıkı tuttuysa, kadın onunla birlikte sürüklenirdi metrelerce. Ölenler olurdu, yaralananlar olurdu. Bu kapkaç olayları ile ilgili bir türlü önü alınamazdı. Bir gün Meclis bir düzenleme yaptı. Dedi ki, ‘kapkaç yapanlar bir yıla kadar ceza alıyorlar. Bir kapıdan girip bir kapıdan çıkıyorlar. Gözaltına alınıyor, ifade veriyor. Öğleden sonra bir daha kapkaç yapıyorlar.’ Meclis dedi ki, bunu Saniye Hanım daha iyi bilir ama, ‘Bunu yedi yıldan, 14 yıla kadar, şu durumda üst sınırdan, şu ağırlaştırıcı olarak.’ Dediler ki, ‘Bu kapkaç olayı suçudur. Nitelikli işlenmesi durumunda, yani kadın geliyor bunlar hazırlanıyorlar, motor kullanıyorlar, planlayarak bu işi yapıyorlar.’ Yanlış hatırlamıyorum değil mi? ‘En ağır ceza verilecek.’ Kapkaç olayları var mı şimdi? Bıçak gibi kesildi. Bu kanuni düzenlemenin bu caydırıcılıkta olması devletin bu işe önem verdiğini, Meclis’in bunu hep birlikte getirdiğini, bundan sonra bu suça bulaşmanın bedelinin ağır olduğunu gösterir.”

“SIRF BİR SEÇİM KAZANABİLMEK İÇİN O YOBAZLARA YÜZ VERDİLER”

“Şimdi İstanbul Sözleşmesi bütün dünya için önemli olan bu sözleşme ki bana deseniz ki, deseydiniz ki bunu Meclis’te de söyledim, cesaretle söyledim. Bir nazar boncuğun var bunu kime takacaksın? Benim Meclis’te bir nazar boncuğum varsa o nazar boncuğunu herhalde döner CHP’lilere takardım. Deseler ki Meclis’i kurmuş parti olarak, efendim çok partili rejime geçmiş parti olarak, kadına seçme seçilme hakkını dünyadan önce vermiş parti olarak CHP’ye takarım. Ama deseler ki bu nazar boncuğu AK Parti‘ye takacaksın. Derim nasıl olacak o iş? Bir şey var, bir hakkın var bir düşün deseler. İstanbul Sözleşmesi için takardım. Niye takardım? İstanbul’da bir sözleşme yapılmış, bütün dünya ülkenin adını duymuş, kendi Meclisinde bütün partilerin desteğiyle geçmiş, Ana Muhalefet Partisi bile iki eliyle oy vermiş. ‘Bunu, bu tek nazar boncuğunu siz hak ettiniz’ derdim, İstanbul Sözleşmesi için takardım. Tayyip Bey bunu bir gece yarısı, o taktığım nazar boncuğu kendi çıkardı, çöpe attı. Çünkü İstanbul Sözleşmesi kadının arkasında kararlılıkla devletin olduğunu, savcısıyla, hakimiyle, o gün için çıkardığı çıkaracağı 6284 sayılı kanunuyla, bundan sonra yapacaklarıyla, polisiyle, yasayı çıkaran milletvekilinden ilk uygulamasında karşılaşılacak polise, karar verecek savcıya, hakime kadar İstanbul Sözleşmesi devleti kadının arkasına dikiyordu ve kadına şiddet uygulamayı aklından geçiren veya kadını katletmeyi düşünen caninin, şiddet uygulamayı aklından geçirenin karşısına devleti dikiyordu. O yüzden o yıl çok aşağıya düştü. Sonra düşük seyirlerde kaldı. Sonra yükselmeye başladı. Niye? Çünkü İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmaya açtılar. ‘Kaldırılsın’ dediler. AK Parti’nin kendi içinde tartışma oldu, bazı kadınlar savundu, bazı kadınlar sessiz kaldı, çoğu erkek istemedi. Sonra ittifak kurmak istediği çağ dışı kafalar, İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasını şart koştular. Ve sırf bir seçim kazanabilmek için o yobazların, o geri kafalıların, tek başlarına iktidar olsalar Meclis’i yakıp yıkacak olan selefi kafaların oylarını alabilmek için, bir de güya kendisine oy verip de ‘Eşime bir tokat attım, uzaklaştırma aldım.’ Öyle bir anlatıyor ki, bize de geliyor anlatıyor. Sosyal medyada görüyoruz. ‘Ya terbiye edemeyecek miyim?’ diyor. ‘Ben karımı nasıl eğiteceğim?’ diyor. ‘Kızımı terbiye etmek istedim bana ceza verdiler’ diyor. Bunların hepsinin karşısında devlet duruyorken ve kadınların arkasında devlet duruyorken önce tartışarak, sonra İstanbul Sözleşmesi’nden çıkarak ve sonra Medeni Kanuna saldırmak anlamına gelecek nafaka hakkını tartışmaya açarak bunlara yüz verdiler, kadınlara verilen güvenceden de kadınları mahrum bıraktılar”.

“BİZ 127’DEYİZ, BİZDEN İYİSİ 126’DA SUUDİ ARABİSTAN, 125’TE NİJERYA VAR”

“Bu kürsü çok özel bir kürsü. Kurultayda sözü de bu kürsüden verdik. Kadın Kolları Kurultayı’nda da bu kürsüden konuştuk, tüzük kurultayında irademizi bu kürsüden savunduk. 31 Mart akşamı zaferi bu kürsüden duyurduk. Geçen toplantıda Ekrem İmamoğlu‘nun yolculuğuna hep birlikte omuz verirken bu kürsüdeydik. Ve bu kürsü ümit ediyorum gelecekte de bugünleri hatırladığımızda şöyle konuşacağımız bir kürsü… 2020’de 266 kadın ölmüşken, 2021’de 307’ye çıkmış bu rakam. Bu rakam Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na göre 497’ymiş. 2024’te resmi rakam 445’e çıkmış. 2025’te iki ayda 64 kadın öldürülmüş. Daha kısa Şubat yeni bitti, 64 kadın öldürülmüş. Ve öyle bir noktaya gelmiş ki Dünya Ekonomik Forumu’nun 2024, geçen sene Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi’nde Türkiye 146 ülkeden, bakın İsmet Paşa burada dursa, ‘Türkiye 146 ülke arasında cinsiyet eşitliğinde 27’nci sırada’ deseler İsmet Paşa bundan memnun olmaz. Atatürk desen ‘Paşam 146 ülkeyiz, biz 27’nci olduk’ desen Atatürk haşlar, ‘Önümüzdeki 26’dan ne eksiğimiz var?’ der. Bakın 100 yıl sonra bu kürsüdeyim, birinci, ikinci genel başkanın makamında oturuyorum. Ve maalesef şu rakamı okuyorum. Türkiye 2024 Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi’nde 146 ülkede arasında 27’nci değil, 127’nci sırada. 127’nci. Ve önümüzdeki birkaç ülkeyi okuyayım da, ben okumaya utanıyorum, ülkeyi bu hale getirenler ne olsun. Biz 127’deyiz, bizden iyisi 126’da Suudi Arabistan. 125’te Nijerya var, 120’nci sırada Burkina Faso. Avrupa’daki 40 ülke arasında 40’ncıyız. Kadını şiddet raporunda Türkiye’yi kırmızı ülkeler arasına koymuşlar. Yüzde 38 kadına şiddet uygulanma oranı. OECD ülkeleri arasında kadına şiddet uygulayan ülkelerde açık ara birinci sırada. Ve maalesef kadın istihdamı söylendiği gibi yüzde 38. DİSK’in verilerine göre her dört kadından da biri kayıt dışı, yani güvencesiz çalışıyor. Yani düşüp sakat kaldığında bakacak bir devlet yok. Bağlanacak maaş yok. Dünya Ekonomik Forumu raporuna göre Türkiye kadınların işgücüne katılımında 146 ülke arasından 133’üncü sırada. Bunun için kadınların yoksulluğu, erkeklerden daha ağır yaşamasını sebebi de bu. Eğitim seviyesinin yetersiz olması, geleneksel rollerin çalışan kadının iş yükünü artırması, çocuk bakımını kolaylaştıran uygulamalardaki eksiklik… Biraz önce arkadaşımız gayet güzel ifade etti. Bir yurdun, bir kreşin, hayata karşı yapayalnız iki çocuklu bir kadını hayata nasıl tutturduğu. Eşit işe eşit ücret uygulamasında çok ciddi sorunlar var. Bu sorunların hepsini birden kaldırmanın bir tane yolu var. Bir tane yolu. O da kadınla erkeğin eşitliğine, siyasette eşit temsiline ve kadınlarla ilgili atılacak her adımı atmanın memleketin en kritik çağdaşlaşma meselesi olduğuna inanan birinin, bir kadronun, bir anlayışın, bir partinin ülkeyi yönetmesidir. O partinin de adı Cumhuriyet Halk Partisi’dir.”

“CUMHURİYET HALK PARTİSİ, TÜM KADINLARIN PARTİSİDİR”

“Biraz önce İstanbul’dan, Ankara’dan, Mersin’den, Adıyaman‘dan çok güçlü kadınlar burada konuştular. Öğrenciler, anneler, iş kadını, kendi işini yapan bir balıkçı. Bir depremzede kadın. Her birinin hikâyesi çok kıymetliydi. Ama her birinin hikâyesine bir taraftan, bir Cumhuriyet Halk Partili belediyenin, onun bir projesinin, Cumhuriyet Halk Partisi eşitliğe inanmış bir belediye başkanlığı dokunuyor olması da çok kıymetliydi. Şimdi dedim ya, ‘Bu kürsü o kürsü.’ Biz bu kürsüden bir çağrı yaptık. Dedik ki, ‘Türkiye’nin bütün demokratları, Kürt demokratları, muhafazakâr demokratları, milliyetçi demokratları, sosyal demokratları, Türkiye’nin bütün demokratları gelsin Türkiye İttifakı’nı oluşturalım’ dedik. 31 Mart‘ta o ittifak büyük bir zafer kazandı. Şimdi yeni bir yol yürüyoruz. Bunun için biraz önce de söylendi. Hatta zaman zaman MYK‘da tartışırız. Ben ‘Baba evinin kapısı herkese açık’ deyince, arkadaşlar ‘Kadınlar alınmasın’ der. Ben de derim ki ‘Cumhuriyet Halk Partisi baba evidir, evin tapusunun sahibi erkek olduğu için. Gazi Mustafa Kemal Atatürk olduğu için baba evidir. Ama bu tapuya sahip olan kişi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu parti, hem baba ocağıdır, hem ana kucağıdır. Çünkü kadın erkek eşitliği bugün, bu tartışılırken bundan 100 yıl önce inanmış birisinin kurduğu bir partidir.’ Bunun için bu parti sekülerlerin de, dindarların da, başı açık olanın da, tesettürlünün de, güvencesizin de, yoksulun da tüm kadınların partisidir.”

“28 GÜNDE 1 MİLYON 750 BİN ÜYEYE ULAŞTIK”

“Cumhuriyet Halk Partisi, Şubat ayı boyunca 28 gün kapılarını ardına kadar açtı ve çağırdı. Dedi ki, ‘Bir yola çıkıyoruz, Cumhurbaşkanı adayı belirleyeceğiz. O Cumhurbaşkanı adayımızdan seçmek isteyenler, gelsinler partiye kaydolsunlar.’ İnanılmaz bir genç ve kadın yönelimi oldu partiye. Biz bu çağrıyı yaparken 1 milyon 520 bin olan üye sayımızın Şubat sonunda 1 milyon 600’e yüze çıkmasını ve 1 milyon 600 bin üye ile ön seçim yapmayı planlıyorduk. Şubat ayı bitti, rakamlar sayıldı, döküldü. Biz 80 bin yeni üye gücümüze güç katacak derken, 230 bin yeni üye ile 1 milyon 750 bin üyeye ulaştık. Bunun için 23 Mart‘ta Cumhurbaşkanı adayımıza 1 milyon 750 bin üyemizin kalkıp sandık başına koşacağı bir devinimle seçeceğiz. Kapılar açık, kapılar kadınlara açık, gençlere açık, bütün vatandaşlara açık. Bundan sonra bu partinin kapısından giren, en zorlu kararların alınacağı yerde, yapılacak seçimlerde söz sahibi olacak, olmaya devam edecek. Bugün Cumhurbaşkanı adayını belirleyeceksiniz, yarın milletvekillerini belirleyeceksiniz. Kendiniz aday olacaksınız, kadınların dayanışmasıyla ve eşitlikçi erkeklerle birlikte en önemli görevlere sizler geleceksiniz. Onun için bir kez daha 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde 23 Mart’taki Türkiye’nin baharına, demokrasi baharına, demokrasi devrimine Türkiye’nin bütün kadınlarını davet ediyorum. Gelin, seçin, tarihe geçin. Geleceksiniz, bir Cumhurbaşkanı seçeceksiniz, tüm eşitsizlikleri tarihe gömeceksiniz. İstanbul Sözleşmesi’ni yeniden imzalayacak, Meclis’e yollayacak bir Cumhurbaşkanını seçmek için, eşitlik için, mücadele için, gelin, seçin, tarihe geçin. Hepinizin önünde saygıyla eğiliyorum. Gününüz kutlu olsun, günümüz kutlu olsun. Kadınların günü, çağdaş Türkiye’nin günüdür. Çağdaş Türkiye’yi yeniden birlikte ayağa kaldıracağız. Hepinize saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun.”

YORUMLAR

  • 0 Yorum