Anne ve baba çocukların hayatındaki en önemli kahramanlardır. Fakat ne yazik ki; gerek yöresel şartlar, gerekse anne ve babanında kendi yaşam hikâyelerinden kaynaklı olarak bu kahramanlık rollerini gerektiği gibi yaşatıp ve hatta yaşayamışlardır. Tıpkı ben ve kahramanım babam gibi...
Bu gün sizlere benim çocukluğumdaki eksik yanımı paylaştığım bir anımı anlatarak "merhaba" demek istedim.
Çocukluğumun 7/8 yılı Ardahanın bir dah köyünde geçti ve babam askerde iken ben doğmuşum annemin ikinci çocuğu olarak.
Bu kısa dipnottan sonra esas konuya dönelim. Lise yıllarında (1.sınıf, edebiyat dersi). Edebiyat öğretmenimiz;
-Baba kimdir?
-Baba demek ne demek?
KAhramanım babam gibi başlıklar altında bir komposizyon yazmamızı istedi. Sınıfta kisa bir sessizliğin ardından her kes harıl harıl yazmaya koyuldular. Bense ne yazacağımı bilmez bir halde, başım ellerimin üstünde uyur gibi sıraya koydum ve yarı ağlamaklı bir halde düşünmeye başladım. Ne yazacaktım bilmiyodum. Daha doğru düzgün "baba" bile denemistim. Çünkü köyde dede, nine, emmi, bibi, hep beraber yaşıyorduk. Emmim ve ya bibim dedeme "baba" diyordu, bende öyle hitap ediyordum. Anneme "yenge " diyordu bende öyle alıştım. Tabiki annem olduğunu, dedem olduğunu vs. biliyordum. Babamı da baba olarak biliyirdum ama "abi" diye hitap ediyordum, babs demeye utanıyordum. Zaten amcam ve halamla yani küçük bibimle neredeyse akrandık ????.
Ve şimdi
Ve şimdi İzmir'e geldik, büyük şehirdeyiz , anne baba demeyi de öğrendik ama öğretmen böylebir konu verince birden aklıma çocukluğum ve "babalı" " babasızlığım" geldi. Evet babalı babasızdım ben. Çünkü babam askerlik görevi bittikten sonra bir iş tutmak, işe girmek amacı ile İzmir'e gelmiş ve burada gurbetçi olmuştu. Yazın hasat zamanına denk gelecek şekilde 15/20 gün izine geliyor, onuda tırpan elinde tarla çayır derken yüzünü doğru düzgün göremeden tekrar gidiyordu.
Babamın gelişinin en güzel yanı renk renk şekerler getirmesiydi.
İşte bende bunları yazdım. Öğretmenimiz bir sonraki derste sırayla okuttu. Komposizyon tam olarak nasıldı şu an hatırlamıyorum. Acaba neler yazmıştım ama bir bölümünde " baba" demek renk renk şekerler arasına sıkışmış "kerdeş " demektir ifafesini okurken öğretmenimin ağladığını fark etmiştim.
Evet benim için "baba" demek renk renk şekerler arasına sıkışmış "kardeş " demekti. Çünkü babam yazin hasat zamani geliyor annem kışa, bahara bir kerdeş veriyordu. Çok şükür zayii-ölüm falan derken onbir kardeşten dörtümüz hayattayız.
Ve şuan bunu yazarken bile anlıyorum ki, bu "babalı babasızlığım" hiç geçmemiş.. Ve bu ders unutamadığım, gönlümün sırça köşkündeki anılar bölümünün kıymetli yerini hâlâ koruyor..
VESSELÂM.
YORUMLAR